SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

AKDİYE BAHSİ

<< 3589 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي بَكْرَةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ كَتَبَ إِلَى ابْنِهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَقْضِي الْحَكَمُ بَيْنَ اثْنَيْنِ وَهُوَ غَضْبَانُ

 

Abdurrahman b. Ebî Bekre'nin, babası (Ebû Bekre)'den naklettiğine göre; Ebû Bekre, (Sicistan'da hâkimlik görevinde bulunan Ubeydullah isimli) oğluna bir mektup yazarak, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdu­ğunu bildirmiştir:

 

"Hâkim öfkeli iken iki kişi arasında hüküm veremez."

 

 

İzah:

Buhari, ahkâm; Müslim, akdiye; Tirmizî, ahkâm; Nesâî, kudât; ibn Mâce, ahkâm; Ahmed h. Hanbel, V, 36, 38, 46, 52.

 

Bilindiği gibi öfke aklı giderir, insanın tabii halini i'tidal çizgisinden çıkarır, dolayısıyla olculu ve dengeli hareket etme­sine engel olur. Hattâbî'nin açıklamasına göre; şiddetli açlık, korku, hasta­lık ve acı da öfke gibi olduğundan bu halet-i nahiyeden biri veya birkaçı içer­sinde bulunan hâkimlerin bu halde iken hüküm vermeleri yasaklanmıştır. Selâmet Yollan isimli eserde şöyle denilmektedir:

 

"Bu hadisteki nehyi cumhur-u ulema kerahete hamletmişlerdir. Hatta Nevevî, Müslim Şerhi'nde, "Hâkimin öfkeli iken hüküm vermesinin keraheti" ismiyle bir bab tahsis etmiştir. Buharî ise aynı baba; "Öfkeli iken kadı hü­küm yahud müftü fetva verebilir mi?" adını vermiştir. Ulemanın buradaki nehyi kerahete hamletmelerinin sebebi nehyin illetidir. İllet öfkedir. Fakat öfkenin, hükmü menetmekle bir münasebeti yoktur. Ancak hükmün husu­lüne bir zan teşkil eder. Zira fikri alt üst eder, düşünülmesi icab eden şeyler­den kalbi alıkoyan Böyle bir hal ise hata ile neticelenebilir. Şu kadar var ki her öfke ve her insan bir değildir. Eğer öfke hakla bâtılın arasını ayırama-yacak dereceye varırsa o halde hüküm vermek şüphesiz haramdır. O derece­ye varmamışsa mekruhtur. Hadisin zahirine bakılırsa, öfke dereceleri ile se­bepleri arasında bir fark yoktur. Lâkin İmamü'l-Harameyn ile Bagavî, bu öfkeyi Allah için olmayan öfkeye tahsis etmişler ve: "Çünkü Allah için olan gadap zulme manidir; fakat nefis için olan mani değildir." demişlerdir..Ha-nefîlerin mezhebi de budur. Fakat bu tevcihi birçok hadis uleması kabul et­memişler; onu hadisin zahirine muhalif görmüşlerdir. Bunlar; "Vakıa Pey­gamber (s.a.v.) Zübeyr kıssasında öfkeli iken hüküm vermişse de, onun ismeti gazabının kendisini hakdan alıkoymasına manidir" diyorlar.

 

Fazla açlık ve susuzluk da gazab hükmündedir. Bu babda Dârekutnî ile Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den şu hadisi tahric etmişlerdir:

 

"Nebi (s.a.v.): Hâkim ancak tok ve suya kanmış iken hüküm vere­bilir, buyurdu." Yalnız hadisin isnadında zayıf bir ravi vardır.

 

Kalbin huzurunu kaçıran uyku, keder ve hastalık gibi şeyler de gazap hükmündedirler."[Davudoğlu Ahmed, Selâmet Yollan, IV, 257-258.]

 

Fazla sevinç, uykusuzluk, şiddetli sıcak ve soğuk, mide dolgunluğu, zi­yade yorgunluk da sıhhatli düşünmeye engel olacağından öfke hükmünde­dirler.[Hukuk-i İslâmiyye Kamusu, VIII, 224.]